Reklam Alanı - 1

Günümüz Evleri Ve Evde Hasbihal

Başlatan habibocak, 22 Haziran 2019, 23:42:38

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Admin

Günümüz ebeveynlerinin çocuklarını büyütürken karşılaştıkları en büyük sorunların başında teknolojik mücadele geliyor. Çoğu anne baba bırakın çocuğa olumlu özellikler kazandıracak davranışlarına odaklanmayı, teknolojinin çocuğu üzerinde bıraktığı olumsuzlukları gidermeye çalışıyor.

Eskiden ne kadar farklıydı her şey. İnsanlar çocuklarını sokağa bıraksalar bile "Acaba bu çocuğun hali ne olur? Acaba orada yanlış şeyler öğrenir mi başına kötü şeyler gelir mi?" diye endişe etmiyorlardı. Çünkü toplumun değer yargıları vardı çevrede. Bir köy yeri veya herhangi bir kasaba veya şehir mahallesi fark etmiyordu, her yerin kendine ait farklı ve oraya has bir toplum kültürü vardı. O kültür çevreyi öyle sarıp sarmalıyordu ki herkes üzerinde mutlaka bir tesir bırakıyordu.

Çocuk alenen küfür etse onu sadece annesi babası değil ondan önce uyaracak bir sürü amcalar, teyzeler, dedeler, abiler vardı etrafta. Çocuk kavga edecek olsa ayıracak ve ona sahip çıkacak insanlar vardı.

Çocuk birine küfretse bakkal amca:

"Sen Ahmet'in oğlu değil misin? Hiç sana yakışıyor mu böyle konuşmak? Diye uyarır olmadı kulaklarından çekip evine gönderirdi.

Bu yerlerde insanlar birbirlerini tanır ve birbirlerinin çocuklarına da sahip çıkarlardı. Çocuk hem kontrol altında oranın kültürüyle büyürdü hem de anne babalar çocuklarını sokağa çok rahat bırakırlardı. Çünkü o dönemde herkes birbiriyle ilgiliydi.

Bunun zaman içinde değişmesiyle beraber başlıca iki sorun karşımıza çıktı. Birincisi; eğitim sokak ağırlıktayken ve toplum temelliyken, ev ağırlıkta ve ev kültürü ağırlıkta olmaya başladı. Biz büyüklerin komşuluk ilişkilerini kaybetmemiz sonucu çocukların kontrol altında büyümesini sağlayan olumlu sokak kültürü de ortadan kalkmış oldu.

Bununla beraber sokaklar, çocuklara ve gençlere kötü alışkanlıklar kazandırma yeri gibi olumsuz bir vasıf da kazandı. Bizler de anne babalar olarak mecburen çocuklarımızı sokaklardan eve çekmek ve onları eve mahkûm etmek zorunda kaldık. Yüz metrekare evin içinde çocuklarımızla bağımız koptu. Aile bireylerinin her biri evin başka bir köşesinde televizyonun veya bilgisayarın karşısına geçti ve herkes kendine birbirinden farklı bir dünyalar kurdu.

Ev içinde herkes kendine ait farklı bir kültür geliştirince evde yaşayan ama kültürleri, anlayışları, dünyaya bakışları –farklı kaynaklardan beslendikleri için- farklılaşmış bireylerden oluşan yeni bir aile görüntüsü karşımıza çıktı.

Anneye sorsanız, "Ne yapayım kocam maç seyretmek istiyor, kızım müzik dinlemek istiyor, oğlum da internet kullanmak istiyor ve benim de en çok sevdiğim dizinin bu akşam en heyecanlı bölümü yayınlanacak." diyor.

Babaya sorsanız, "Ne yapayım bütün gün işte güçte yorulmuşum bir de onlarla mı uğraşacağım, herkes ne güzel istediği şeyi yapıyor ben de maçımı izliyorum." diyor.

Çocuklara sorsanız, "Aman bize karışmasınlar da ne yaparlarsa yapsınlar bizi onların neler yaptıkları o kadar da ilgilendirmiyor." diyorlar.

Görünüşte herkes mutlu ama derine indiğinizde herkes huzursuz ve mutsuz. Bir kurt içten içe kemiriyor aileyi. Herkes farklı oda ve köşelerdeyken bağlar her geçen gün kopuyor. Farkına şimdilik varmasalar da her geçen gün sevgi bağları, saygı bağları ve netice itibarı ile aile bağları zayıflıyor,  kopmaya meyilli hale geliyor ve en ufak bir sarsıntıda dirençsiz olduğu için bağlar kopuveriyor.

Bu bağları güçlendirmek bizim elimizde. Çocuklarımıza eğitimin en güzelini vermek için elimizden geleni yapıyoruz. İleride meslek edindiklerinde zorluk yaşamasınlar diye bir eğer imkânımız varsa iki yabancı dil öğretmeye çalışıyoruz. Ama tüm bunların yanında bizim anne babalarımızın bizlere öğrettiği bir dili çocuklarımıza öğretemedik. Gözlerimizle kurduğumuz iletişim dili.

Katıldığım seminer programlarında velilere "Kaçınız anne babanız gözünüze baktığında ne demek istediğini anlardınız?" diye soruyorum. Velilerin en az %70'i evet ben annemin babamın bana baktığında ne demek istediğini anlardım ve ona göre davranırdım diyorlar.

Soruyu biraz değiştirip tekrar soruyorum. "Peki, kendi çocuklarınızın gözüne baktığınızda kaçınızın çocuğu gözünüzden anlıyor ve ona göre davranıyor?" diye sorduğumda oran %10 ila en fazla %30 civarlarında çıkıyor.

İşte geçmişle günümüzün küçük bir kıyaslaması. O günün çocukları gözden anlıyordu da şimdiki çocuklar neden gözden anlamıyorlar? Anlamıyorlar çünkü evlerimizde aile bireyleri arasında gözle iletişim kurduğumuz zamanlar azaldığı için çocuklarımız bu dili öğrenemediler. Biz gözlerimizle konuşabiliyorduk ama şimdiki çocuklar gözlerden anlamıyorlar. Eskiden bir masanın etrafında yapılan sohbetlerin yerini şimdi teknolojik aletler aldı. Herkes evin bir köşesine çekildi. Akşamları aynı evi paylaşan bireylerin birçoğu birbirinin gözüne bir kere bile bakmadan günü tamamlar oldu.

İletişimin en kaliteli en vasıflı hali ancak gözler devreye girdiğinde kurulabiliyor. Gözlerin devreden çıkmasıyla evdeki iletişimimiz "Bilgi" düzeyine düştü. İletişimimiz; Onu aldın mı? Bunu getirdin mi? Okulda ne yaptın? Akşam geç geleceğim. Gibi bilgi düzeyindeki soru ve cevaplarla kısırlaştı. Halbuki geleneksel kültürümüzde "Hasbihal etmek" diye bir kavram vardı. Sohbet etmek, karşılıklı konuşmak ve halleşmek yani birbirinin duygu durumlarını anlamak demek olan hasbihal, günlük hayatımızdaki yerini gittikçe kaybediyor.

Hasbihal olan yerde göz iletişimi ve duygu paylaşımı vardır. Hasbihal olan yerde birbirini anlama ve birbirlerinin dertleriyle dertlenme vardır. Hasbihal olan yerde gözlerden anlayan ve birbirleriyle sıkıca kenetlenmiş aile vardır. Bunun için evimizdeki bilgi düzeyindeki iletişimi, hasbihal etme seviyesine yükseltme en temel gayelerimizden biri olmalıdır.

Çocuklarımızın gözlerden anlar hale gelmesi zaman ister. Bu aynı bir dili öğrenmek gibidir. Evde tam da çocukların en sevdiği dizi oynarken televizyonu zoraki kapatıp "Hadi anlatın bakalım ne derdiniz var?" tarzı yaklaşımlarla hasbihal ortamı yakalanamaz. Bunu yakalamak için uygun zaman beklenir. Herkesin uygun olduğu bir zamanda ailece yerde veya sofra başında daire şeklinde oturulur ve muhabbet başlatılır. Anne baba çocuklara bilgi düzeyinde değil duygu düzeyinde sorular sorabilir. "Bugün okulda neler yaptın?" demek yerine; "Yorgun ve bitmiş görünüyorsun kızım, bugün okulda seni çok mu yordular?" gibi bir soru ile sohbet açılabilir. Yine bunun gibi: "Matematik nasıl gidiyor?" demek yerine "Matematik çalışırken ne hissediyorsun? Matematiği zaman içinde daha iyi yapabileceğine inanıyor musun?" gibi duygu ve inançlarını anlamaya yönelik sorular sorulabilir. Bu şekilde evde oluşturulan "Hasbihal" ortamlarında zamanla hem çocuklarımız gözle iletişim kurmayı öğrenecek hem de ailecek hepimiz birbirimizi daha iyi anlayacağız.

 

Hakan METAN
Uzman Psikolojik Danışman



YASAL UYARI

Sitemizde yayınlanan içeriklerin büyük bir kısmı sitemize ait yada içerik sahiplerinin izinleri alınmış veya kaynak gösterilerek yayınlan içeriklerdir. Telif Hakları Yasasına uymadığını düşündüğünüz içerikleri bildirmeniz halinde incelenip 7 gün içinde silinecektir. Sitemizin içeriklerinin de izinsiz veya kaynak gösterilmeden yayınlanması yasaktır.

2012 @ Tüm Hakları Saklıdır.